Pazar, Ekim 22, 2006

PEPERO'NUN MACERALARI


Güney Amerika'da geçen bir diğer çizgi film de Pepero'nun Maceraları idi. Bizim Altın Kuşlu Esteban'a benzerdi ama Pepero daha eskidir. Esteban gibi Pepero da Altın Kenti yani El Dorado'yu aramaktaydı. Çünkü kabilesi açlıktan kırılıyordu ve Pepero'nun onlara yiyecek bulması gerekmekteydi. Pepero'nun can yoldaşı ChuChu, arkadaşları Aztek ve küçük bir kız olan Kuena idi.

WUZZLES


İşte efsanevi Cumartesi'den Cumartesi'ye kuşağında yayınlanan sevdiğimiz bir çizgi dizi de Wuzzles idi. Wuzzles genetik mutasyona uğramış bir grup hayvancığın maceralarını anlatırdı. Sizi temin ederim o zaman ne gen ne de mutasyon kelimelerini bilirdik. Fakat hayvancıklar çok matraktı. Mesela yarısı fil yarısı kanguru , yarısı hipopotam yarısı tavşan (vallahi uydurmuyorum) yarı panda yarı kunduz... bu böyle giderdi. Jenerik şarkısı çok eğlenceliydi. Ama kısa ömürlü bir dizi olmuştu.

Cumartesi, Ekim 14, 2006

ROBOSTORY


"Rellelle rellelle teneke teneke trenler" diye şarkı söyleyen acayip robotları hatırlıyor musunuz? İşte o çizgi film bu idi. Bu dizinin kahramanı turuncu saçlı bir küçük kızdı. Bu kız çomarıyla beraber acayip bir gezegene düşüyordu. Burası robotların yaşadığı bir gezegegendi ve rengarenk iyi robolar kapkara kötü robotların tuzaklarından kurtulmaya çalışırken bize de o acayip şarkıyı söyleyerek coşmak kalırdı: rellelle rellelle teneke teneke trenler!

Cumartesi, Temmuz 29, 2006

SPORTMEN BILLY


Adı üzerinde spor hakında bir çizgi filmdi. Billy başka bir gezegenden gelmiş kahramanımızdı. Hayatta tek derdi zeki, çevik ve ahlaklı bir sporcu olmak ve dünyada sporu korumaktı. Tabii düşmanı da vardı, He-Man'deki kötü Lin'e benzeyen Vanda! Billy'nin yardımcıları da sportmen küçük bir kızla bir köpekti. Bunların ne zaman başı derde girse Billy o çirkin spor çantasını çıkartır içinden illa tam işine yarayacak bir spor malzemesi bulurdu. O çantanın içinden kompile spor salonu bil çıkartırdı ben size öyle söyleyeyim! İşte bu Billy'i hiç sevmezdim, koca kafalı itici bir tipti!

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

ULYSSES 31


31. yüzyılda geçen, mitolojik çağların kahramanlarının uzay maceralarını anlatan bir çizgi filmdi. uzaylılar Odisseus uzay gemisinin kaptanı Ulysses'in oğlu Telemakos'u kaçırıyor, kaptan da Kikloklar'ı kesip oğlanı kurtarıyordu, yanında bonus olarak bir de uzaylı kız geliyordu. Fakat Kikloklar'ı kestiği için tanrıların kralı Zeus, Odisseus'u cezalandırıp dış uzaya atmıştı. Dizinin kalanında kahramanlarımızın dünyanın yolunu bulma çabalarını izlemiştik. Ama dünyaya gidebilmek için önce Hades krallığını bulmaları gerekiyordu, sonunda ne olduğunu bilen varsa yazıversin bir zahmet.

MOLIERISSIMO


Benim çok sevdiğim bir dönemde, Üç Silahşörler ve Kardinal Rişliyö döneminde geçen bir Fransız çizgi filmiydi. Kahramanımız küçük akrobat Quentin, meşhur Moliere'in sevgisini kazanıp gezici kumpanyasına girmiş ve tiyatrocularla seyahat etmeye başlamıştı. Tabii her gittikleri yerde maceralara bulaşırlar, gerektiğinde kılıçlarını çekip coşarak olaya girmeyi ihmal etmezlerdi. Her Fransız çizgi filmi gibi bunun da çok güzel bir şarkısı vardı.

Cumartesi, Mayıs 20, 2006

DÜĞME BURUN


Çok sevilen, neşeli, uçuk kaçık bir çizgi filmdi. Düğme Burun'un babası Çilek Araştırma Merkezi başkanıydı (????) Düğme Burun bir gün babasının yerine çileklerle uğraşırken , çilek almaya gelen bir uzaylının gemisine atlayıp Meyve gezegenine gitmişti. Burada kendisini esir almaya çalışan gezegen halkından kızımızı Ekmek Kadayıfı amcası kurtarmıştı (ooeeh) Düğme Burun yaz tatilini bu tatlı (??) amcayla geçirmeye karar veriyor ve Meyve gezegeninde maceradan maceraya koşuyor, coşuyordu.

Cuma, Mayıs 19, 2006

MUZ ADAM


Kahramanımız Eric kendi halinde bir öğrenci idi. Ama her ne zaman ki bir tane muz yiyor, birden inanılmaz şekilde Muzadam'a dönüşüyordu. Sahip olduğu az biraz beyin varsa o da bu işlem esnasında kayboluyordu! Allahtan bunun düşmanları bundan daha da gerzektiler de, bizim ki dünyayı kurtarmayı başarıyordu her seferinde. Fiona diye bir kıza aşık olmayı da ihmal etmedi tabii bu arada. Çok eğlenceli bir çizgiydi doğrusu.

SİHİRLİ KURDELE


Doksanların hemen başında yayınlanmış ve çok sevilmiş bir çizgi filmdi. Himeko biraz erkek Fatma tadında küçük bir kızdı, çok hoş küçük hanımefendi ablasını kıskanırdı. Birgün bunu bir peri ziyaret etmişti (ama peri kızı aynen Himeko'nun ikizi gibiydi) ve bizimkine kırmızı bir kurdele vermişti. Bu kurdele ile kızımız istediği ademoğlunun yerine geçebiliyordu! Tabii kaçınılmaz olarak sakar Himeko sayısız maceralar yaşıyordu onun bunun yerine geçerek.

KONT DUCKULA


İsmi bile komik bu vampir ördek çok sevimli bir yaratıktı. Kont Duckula aslında yüzyıllardır reenkarne olan ve aktif olarak vampirlik yapan tarihi bir kişilikti ama son seferde bir hata olmuş, reenkarnasyon için gerekli kan bulunamayıp domates salçası kullanılınca bizim vejataryen vampir ortaya çıkıvermişti. Milletin boynunu ısırmak yerine şöyle sulu sulu bir havuç kemirmeye bayılıyordu! Bunun bir de evlere şenlik İgor isimli uşağı ile balina gibi bir dadısı da vardı.

Çarşamba, Mayıs 10, 2006

KÜÇÜK LULU


Birgün TRT'de "az sonra çizgi film Küçük Lulu" diye bir yazı çıktı, ben de bunu çok sevdiğim Çiçek Kız Lulu zannederek hevesle ekran karşısına kuruldum, bir de ne göreyim, bu bücür kız! O zamandan beri Lulu ile pek hoşlaşmam. Bu Lulu'nun lüleli saçları, hiç değişmeyen kırmızı elbisesi, bir de eteğinin altından görünen fırfırlı paçalı pazen donu vardı. Sürekli yaramazlık yapar, şişko bir oğlanla uğraşırdı. Çocukluğumuzun çizgi filmlerinden biriydi yaramaz küçük Lulu.

EMİLİE


işte uykudan Önce programında yayınlanıp hepimizi uyutan çizgi filmlerden biri de bu küçük kızın maceralarını anlatan az gelişmiş çizgiydi. Bunun bir de şarkısı vardı ki, o zamanlarda istisnasız tüm küçük kızlar ezbere bilirdi :

benim adim emily
kardeşlerim steven ve pat
bir de minik kirpimiz var
çok severler hepsi beni
görünce hemen tanırlar
kırmızı başlıklı elbisemle
kalemlerim var

Unutmadan söyliyeyim, kirpinin adı da Hanfri idi.

HAYALET AVCILARI


Filmlerdeki tiplerin oynadığı çizgi filmden önce işte bu hayalet avcıları vardı, 2 tane alakasız tiple çok gelişmiş bir goril başroldeydi. Tiplerin biri ince uzun sarışın, öbürü kalındı, uzun bir palto giyer, tayyareci gözlüğü takardı. Bunların kurukafalı bir telefonu vardı, çangır çungur çalar, bizimkiler öcülerin peşine koşarlardı. Çok eğlenceli, matrak bir çizgi filmdi. Sonradan bildiğimiz hayalet acvıları "real ghostbusters" olarak ortaya çıkmıştı, öz hakiki koç turizm hesabı.

Cuma, Mayıs 05, 2006

JUMARU


Yine TRT tarafından yayınlanmış, herkesi etkilemiş bir çizgi film idi. Bu çizgi filmde çocuklar, pinpon masası gibi bir masa üzerinde ufacık robotları dövüştürürlerdi, hem de bunlar laptopla yönetirlerdi. Seksenlerde laptop görülmüş duyulmuş şey değildi bizim memlekette. Kahramanımız Sanşiro'nun robotunun adı Jumaru'ydu. Jumaru oyunun başlarında dayak yese de sonunda toparlanır, herkesi döverdi. Jumaru kırılıp bozuldukça Sanşiro ile beraber ekran başında biz de ağlardık. O günlerde pek çok çocuk evde Jumaru imal etmeye kalkıp koltukları yakmış, annesinden dayak yemişti.

NADIA, MAVİ SUYUN ESRARI


TRT'de yayınlanmış ve çok sevilmiş çizgi filmlerden biriydi. Ayrıca pek çok Türk genci bu dizinin kahramanı Nadia'ya da aşık olmuştur. Nadia 14 yaşında sirkte çalışan yetim bir kızdı. Boynunda işte bu meşhur Mavi Su denen kolyesi vardı. Birgün hırsızlar buna saldırıp kolyesini çalmaya kalkışmışlar, Nadia'yı Jean adında çok akıllı bir çocuk kurtarmıştı. İkilimiz hırsızları takip ederek okyanusa ulaşmışlar veee inanılır gibi değil ama çocukluğumuzun unutulmaz denizcisi, Denizler Altında 20000 Fersah'ın kahramanı, Nautilius'un kaptanı Kaptan Nemo ile tanışmışlardı. Kaptan Nemo çocukları hırsızların başı, şeytani Gargoyle'dan kurtarmaya kara vermişti, çünkü Gargoyle mavi suyu kullanarak efsanevi Atlantis kentini yeniden kuracak ve dünyaya hakim olacaktı.

CONAN


Barbar Conan ile hiç alakası olmayan, fütüristik çigi filmler ekolünden bir diziydi. Bu çizgi filmde 2008 yılında korkunç bir nükleer silahın patlamasıyla dünyamız sulara gömülüyordu. İnsanlar uzay gemileriyle kaçmaya çalışırken kötüler bunları engellemiş, gemiler sularla kaplı dünyaya dönüp kaybolmuşlardı, yalnızca bir gemi dünya üzerinde kalan küçük bir toprak parçasına inebilmeyi başarmıştı. Bizim ufaklık Conan bu adada yıllar sonra doğmuş ve dedesiyle yaşarken, birgün sahilde Lana diye bir kız bulmuştu. Sonra kötüler bu kızı kaçırınca, kızın peşinden gidip diğer insanları aramaya koyulmuştu.

Pazartesi, Mayıs 01, 2006

SYLVANIAN AİLELERİ


Haftada bir gün akşamüzeri TRT'de izlediğimiz öğüt verici, birbirimizi sevelim, birbirimizi öpelim temalı çizgi filmlerden biri de bu Sylvanianlar'dı. Bunlar büyülü bir ormanda yaşayan minicik ayıcık, tavşancık vb hayvanatlardı. Her bölümün başında bizim dünyadan çok dertli bir velet ağlayarak uykuya dalar, sonra hooop sihirli ormancının yanında uyanırdı. Ormancı buna aynen Alis gibi acayip bir şerbet içirir, bizimki bir anda cüceye döner, Sylvanianlar'la aynı boya (bkz.bamya boy) inip kocaman bir ağacın dibindeki minicik kapıdan geçerek bunların yanına koşardı. Sylvanianlar bu çocuğun derdine derman olurlardı. Tabii burada kötü tipler de yaşardı, tipsiz bir yarasa ile gerizekalı bir timsah Sylvanianlar'a gıcık olup bunları ormandan atmaya çalışsalar da beceremezlerdi. Her bölümün sonunda çocuk kahraman dersini almış şekilde kös kös evine dönerdi.

BELLE VE SEBASTİAN


Sebastian Pireneler'de yaşayan kimsesiz bir oğlandı. Annesi bunu doğurduktan sonra aslen bir Çingene olduğu için yerinde duramamış ve dağlarda gezmeye gitmiş ama bir türlü geri dönmemişti. Yaşlı bir dayıyla yaşayan Sebastian bir gün Belle isimli kocaman bir köpek bulmuştu, bunu köylüler canavar sanıyor, adam öldürmekle suçluyorlardı. Sebastian, Belle'i alıp dağlara kaçmış, annesini aramaya başlamıştı. İşte biz de bu köpek ve çocuğun dağlardaki maceralarını izlemiştik. Yanlış hatırlamıyorsam bir de minicik bir köpek daha vardı bu çizgide. Sonunda ne olduğunu anımsayan lütfen anlatsın.

TENTEN


Çizgi romanlardan doğmuş Belçikalı bir gazeteci oğlandı. Adam mı çocuk mu belli değildi, yaptığı işlere bakarsan koca adam, yumurta suratına, tepesindeki bir lüle saça bakarsan böyle genç, süt gibi bir oğlandı. Fındık diye cins bir köpeği vardı. Maceralarında yakın dostu çılgın kaptan Hadok ve deli mucit profesör Turnasol Tenten'e eşlik ederlerdi. Ne zaman Tenten suçlu duruma düşse ikiz dedektifler Dupont&Dupont çıkagelirdi. Tenten, maceralarında bütün dünyayı dolaşmış, bir keresinde aya bile çıkmıştı (oha) . Hatta bir macerada Himalayalar'a gidip (belasını arıyor ya!) kar adamı Yeti'yi görmüşlüğü vardı yanlış hatırlamıyorsam.

ASTERİKS


Yıllarca hem çizgi romanlarını okuyup hem de çizgi filmini izlediğimiz en sevilen kahramanlardan biri de cesur Galyalı Asteriks'ti. Bunlar Roma işgali altında inleyen Fransa'da bir türlü ele geçirilememiş minik bir Galya köyünde yaşıyorlardı. Asteriks'in can dostu, sırtında kocaman taşları taşıyabilen, üçyüz kiloluk Hopdediks'ti. Hopdediks'in minicik Idefiks diye bir köpeği vardı, bu köpecik çok tabiatseverdi. Ne zaman bir ağaç kesilse ağlardı. Her kavgada Romalılar'ı dağıtan elemanların sırrı köy büyücüsü Hokus Pokus'un pişirdiği "deve gücü tazı hızı şerbeti" idi. Ne zaman savaş çıksa bizimkiler bu şerbetten içer ve Romalılar'ın ağızlarını burunlarını kırarlardı. Ama Hopdediks küçükken şerbet kazanına düştüğü için onun içmesine izin vermezlerdi. Köyün şefi Toptoriks, Romalıları kocaman balıklarla döven balıkçı Palamutiks, güzel kızı da Dilberiks idi. Bir de sesi çok çirkin bir Şair vardı. He maceranın sonunda köyün meydanına şölen sofrası kurulur, yaban domuzu kızartması yenir, ama Şair şarkı söylemesin diye bir ağaca asılırdı.

Çarşamba, Nisan 26, 2006

GALAKSİ ŞERİFLERİ


Hikayeye göre 2086'da iki uzaylı "hey dünyalı biz dostuz" diyerek bizim gezegene geliyorlar ve de bundan sonra insanlar uzayda yayılmaya başlıyorlardı. Tabii bunlarla birlikte evrende çeşitli belalar da artınca güvenliği sağlamak için Galaksi Şerifleri devreye giriyordu. Buna resmen uzayda geçen western diyebiliriz. Gezegenler John Wayne filmlerinden fırlamış gibi olurdu. Şeriflerin lideri Zach diye bir adamdı. Hatta bunun karısını kötü uzaylılar kaçırıp kadının aklını almışlardı.

RAHAN


Bu abimin bile bildiği oldukça eski bir çizgi filmdi. Rahan prehistorik çağlarda yaşayan numunelik bir dayıydı. Bunun kabilesi yanardağ altında mı ne kalıp yokolunca diğer kabileleri aramak üzere yola düşmüştü. Boylu poslu, uzun sarı saçlı, solaryum yanığı renkli ve ayı postundan bir don giyen heyecanlı bir gençti Rahan. Boynunda babasından yadigar dişli bir kolye vardı, yanlış hatırlamıyorsam bu dişlerin her biri cesaret, bilgelik vb bir erdemi temsil ediyordu. Rahan bıçağını bir kaya parçasının üzerinde fırdöndürüp ne yöne gideceğine karar verirdi. Karşısına göl çıksa üşenmez kano yapardı. Arpası fazla gelmiş denen cinstendi. Kendine benzerleri ararken yolda gördüğü esmer tiplere iyilik, güzellik, insanlık dersleri de vermeyi ihmal etmezdi.

UÇAN FİL DUMBO


Çocukluğumuzda bizi ağlatan acıklı Disney çizgi filmlerinden biri de bu yelken kulaklı ufaklıktı. Dumbo bir sirkte doğmuştu. Annesinin bunu hortumunda salladığı sahneye en taş kalpliler bile dayanamazdı. Kulakları yüzünden herkes Dumbo'yla dalga geçerdi. Annesi de onu korumaya çalıştığı için hapse yani sirkteki kafeslerden birine atılmıştı. Fakat bir gün sirkteki kırmızı üniformalı minik fare buna bir ot vermiş ve Dumbo kulaklarını flap flap çarparak uçmaya başlamıştı. Uçarken o yeşil otu hortumun ucuyla tutardı. Sonuçta Dumbo meşhur olup paranın gözünü vurmuş, annesini de kurtarmıştı. Biz de ağladığımızla kalmıştık.

BAY MERAKLI


Rahmetli Cenk Koray'ın sunduğu tatil programı Stüdyo Pazar içinde aralara serpiştirilmiş bir çizgi karakterdi. Ekranda ince bir çizgi görünür, sonra ortaya çıkan bir el bizimkini çiziverirdi. Bay Meraklı lala lala laaa laa yürürken onu heyecanlandıran birşey görür, badabirirgurukiri baaa diye anlaşılmaz bir dille çizerle kavga eder, sonunda ppppppuaahahahahaa diye kahkahayı basardı. Ailede herkesin sevdiği unutulmaz bir karakterdi.

Şu sayfada maceralarını izleyebilirsiniz:
http://www.tv5.org/TV5Site/la_linea/

LAFF-A-LYMPICS OLİMPİYATLARI


Görülmüş en az katılımlı olimpiyat oyunu bu Laffalimpik idi, sadece 3 takım yarışırdı: Scoobyler, Yogiler ve de Gerçek Kötüler. Bütün karakterler diğer çizgi serilerden toparlama tanıdık tiplerdi. Gerçek Kötüler hep hile yapar, yaptıkları hile en sonunda ağır çekim gösterilirdi. Ama hiçbir zaman kazanamazlardı. Çünkü hep Scoobyler kazanırdı. Of Allahım bir kere bu kötülerin kazandığını göremedik, hep Skubi hep Skubi. Sadece bir kez Yogiler kazanmış, biz de şoke olmuştuk.

Açılış jeneriğini şuradan indirebilirsiniz:
http://www.hemenpaylas.com/download/574336/laffa.wmv.html

SOKAK KURBİŞLERİ


Comic Strip kuşağındaki çizgi filmlerden biriydi. Bunlar mütemadiyen iş arayan, sürekli pizza yiyen ve tuhaf tuhaf rap yapan birtakım kurbağalardı. Bu kuşakta ayrıca Karate Kat, Minik Canavarlar ve de Tigersharks'ı da izlerdik. Tigersharks resmen Thundercats'in su altında geçen versiyonuydu. Minik canavarlar Dracula, Frankenstein gibi öcülerin 0-5 yaş grubu maceralarını anlatırdı. Karate Kat ise dedektif bir kediydi. Benn bir karate makinesiyimmm der, kötülere dalardı.

Cumartesi, Nisan 22, 2006

TAO TAO


TRT'de yayınlanmış mutluluk dolu çizgi filmlerden biri de bu pandacığın maceralarını anlatan Tao Tao idi. Tao Çin'de yaşayan bir yavru pandaydı, arkadaşlarıyla bütün gün ormanda koşar oynardı. Bunlar yoruldukça Tao'nun annesine gider, ondan bir öykü anlatmasını isterlerdi. Anne panda da aynen Adile teyze gibi, onları hiç kırmaz, her zaman bir hikaye anlatırdı. İşte biz de her bölümde bu ana pandanın anlattığı hayvan ökülerinden birini izlerdik.

BRAVESTARR


Gelecekte, uzayda geçen western çizgi filmlerden biri Bravestarr'dı. Kahramanımız bir Amerikan yerlisiydi. Bunun en önemli özelliği başı sıkıştığında "ayıınıın gücüüü, pumanın hızııı, atın bilmemnesiii" diye bağırıp gaza gelmesi ve bu hayvanların özelliklerine sahip olarak coşmasıydı. Kahramanımız gezegenindeki acayip bir minerali kötülere karşı koruyor ve her bölümün sonunda bize bu bölümden çıkarmamız gereken dersi anlatıyordu. Salağız ya biz anlamayız.

UZAY ŞÖVALYELERİ


(SABER RIDER AND THE STAR SHERIFFS) 21.yüzyılın sonlarında insanlığın tüm kainata yayılacağını varsayarak yapılmış uzayda geçen çizgi filmlerden biri de Saber Rider idi. Kahramanımız siyahlı beyazlı üniforması ve robot atıyla, İskoçyalı bir sövalye idi. Ekibindeki şeriflerden biri Şumi her yarışı kazanan bir şoför, ötekisi de attığını vuran bir kovboydu. Bir de April diye baştan ayağa kırmızılar giyen, uzuuun sarı saçlı bir kız vardı ekipte. Bunların gemisi robota dönüşüyor, kahramanlarımız gezegenleri kötülere karşı koruyorlardı.

Cuma, Nisan 21, 2006

HAYALET AVCILARI


Meşhur film serisinden uyarlanmış çok eğlenceli bir çizgi filmdi. Yanlış hatırlamıyorsam yaz tatili ekranında, hafta içi akşam üzeri yayınlanırdı. Bunlar dört çılgın bilim adamıydılar. Hangar gibi bir ofisleri, kabarık kızıl saçlı kaçık bir sekreterleri, bir de evlere şenlik bir arabaları vardı. Hayaletleri yakalayıp elektrik süpürgesi gibi bir cihazla hapsederlerdi. Bazen hayaletler şehirde serbest kalır, ortalık şenlik yerine dönerdi. Bir de bunların başlarına ekşiyen Slimer diye çok şeker, yeşil bir hayalet vardı. Bu da sürekli yemek yer, heryere salya bulaştırırdı.

CAPTAIN FUTURE


Çok değişik bir çizgi filmdi. Bir bilim adamı karısını ve ortağını alıp Ay'da gizli bir üsse yerleşiyordu. Ortağının bedeni iflas etmiş olduğundan bilim adamı herifin beynini bir kasaya yerleştirmiş, bizimki bundan sonra hayatına Beyin olarak devam etmişti. Bilim adamı ve Beyin beraber bir robot ve android icat etmişlerdi (C3P0'nun dedesi) Gelgelelim kötü adamlar bilim adamıyla karısını öldürmüş, ve bunların çocuğunu bu Beyin, Robot ve Android büyütmüştü, işte Captain Future bu çocuktu. Captain Future zeki, çevik ve ahlaklı bir bilim adamı ve sportmen kişilik olarak büyümüştü. Ve bilimsel yeteneklerini insanların hizmetine sunmuştu.

SCOOBY DOO


Star'da yayınlanırdı. Fred, Shaggy, Vilma, Daphne ve salak köpek Scooby'nin maceralarını anlatırdı. Bunlar her bölümde illa ki bir takım öcülere, hayaletlere, canavarlara bulaşır, zavallı Scooby'nin korkudan ödü patlardı. Fakat kahramanlarımız sonunda esrarı çözer ve hayalet maskesinin altından o bölümün kötü kişisi çıkardı. Bir kez olsun gerçek bir hayalet görseler dişimi kırardım!

SİNBAD


Binbir Gece Masalları'ndan uyarlanmış eski bir çizgi film idi. Minik Sinbad'ın maceralarını anlatırdı, bunun özellikle sarı şalvarını unutamamışımdır. Omzunda kuşuyla denizlerde dolaşır, çeşitli maceralar yaşardı. Alaaddin'in uçan halısı da bu çizgide görünmüştür.

RICHIE RICH


Star'da yayınlanırdı. Bu çocuk artık zenginliğin dibine vurmuş, bir eli balda ötekisi çikolatada, Dolar isimli çomarı (yuuhh) ve arkadaşlarıyla maceralar yaşardı. Hayal edip edilemeyecek herşeyi vardı. Sevgilisinin adı Gloria idi galiba. Tipik ingiliz uşakları tadında bir de uşağı vardı. bundan esinlenmiş Silver Spoon-Gümüş Kaşıklar diye bir dizi film de izlemiştik ufakken. başrolünde Şampiyon filmindeki sarı oğlan oynuyordu. Yıllar sonra yapılan Richie filminde ise Macaulay Culkin oynmıştı.

Çarşamba, Nisan 19, 2006

MOCK VE SWEET


çuç çu ri çuç çuu dorrik dorrik moguu moguu... Herhalde gelmiş geçmiş en sevimli, en şeker çizgi tipler, bu köstebek kardeşler Mock ve Sweet idi. Hele o Mock'un pilot şapkası ile gözlükleri çok bitirimdi. Bu tıfıllar acep yukarıda neler oluyor diye meraka düşüp kaz kaz kaz kazarak yeryüzüne çıkıyor, kötülerle mücadele edip iyilere yardımcı oluyorlardı, ama bu çizgi filmin asıl unutulmaz özelliği, istisnasız o zamanın tüm çocuklarının ezbere bildiği "dorrik dorrik mogu mogu" şarkısıydı. Erhan Konuk'un Pop Saati programının jeneriği nasıl beyinlere kazındıysa, mogu mogu da öyle bir unutulmaz klasik olmuştu, bugün bile bizim kuşaktan birini dorrik dorrik? diye selamlarsanız size mogu mogu! diye cevap verir.

MARCO


Minik yavruları ağlat ağlatabildiğin kadar ekolünden, acıklı bir çizgi film de Marco'ydu. Marco ailesiyle İtalya'da yaşardı, babası da doktordu, ama fakirlere parasız baktığından borçlar almış yürümüş, Marco'nun annesi de Arjantin'e çalışmaya gitmişti. Gel zaman git zaman anneden ses çıkmaz olunca Marco kalkıp Arjantin'e gitmiş, annesini aramaya koyulmuştu. Zaten asıl ağlatıcı sahneler bundan sonra başlamıştı. Her bölümde tam o geldiğinde annesi gitmiş olur, izleyenlerin gözlerinden yaşlar boşalırdı. Neyse ki mutlu sonla biterek bunalttığı yüreklere biraz su serpmişti.

FLANDERLER'İN KÖPEĞİ


Yetmişlerde yapılmış salya sümük ağlatan çizgi filmler ekolünden, çok acıklı bir çizgi diziydi. Hollanda'da geçerdi. Nello isimli fakir bir oğlanın hikayesini anlatırdı. Nello'nun Alois adında babası zengin bir kız arkadaşı vardı. Bu kız otantik sabolar, uçları kıvrılan bir de şapka giyerdi. Nello birgün Patraş diye bir köpek buluyor, ve köpekle çocuk can ciğer arkadaş oluyorlardı. Çizgi filmin sonunda Patraş Hakkın rahmetine kavuşuyor ve kimse gözyaşlarını tutamıyordu. Ooofff, zaten bunun arkasından da çocuğun kendi geyiğini vurduğu çizgi film geldi ve minicik beyinlerimizde yer etti.

REMI


Biz küçükken çizgi filmler eğlendirici değil üzücü olurdu, çizgi film ne kadar çoluk çocuğu ağlatmışsa o denli iyi sayılırdı. İşte bu Remi de en acıklı, en damar çizgi filmlerin başında gelirdi. Remi köyde kendi halinde yaşar giderken anne-babası sandığı insanların gerçek ailesi olmadığını öğrenmiş ve canavar üvey baba tarafından Vitalis diye yaşlı bir adama satılmıştı. Vitalis'in köpekler ve maymunları başrolde oynattığı bir gezici tiyatrosu vardı. Remi bundan sonra her bölümde felekten sille tokat dayak yemiş, kızlı erkekli seyreden tüm çocuklar gözyaşlarına boğulmuştu. Of içim daraldı. Sonunda gerçek annesini bulduydu.

KARAKANAT


Karakanat Darkwing Duck çok eğlenceli bir Disney çizgi filmiydi. Açılış şarkısı harikaydı. Çılgın Pilot'la maceralar yaşar, sevimli ve de akıllı kızı Gasoline ile uğraşırdı. Bu Gazolin'in tombik bir erkek arkadaşı da vardı sanırım. Ama Karakanat'ın en güzel yanı, kötülerle karşı karşıya geldiğinde sarfettiği "ben gecenin içinde kanat çırpan terör", "ben begonyalarda iz bırakan sümüklüböcek", "ben saçlarına yapışan sakız" gibi repliklerdi. En sevdiği renk mor olan karizmatik bir ördekti.

TSUBASA


İşte bizim kuşağa dünyanın yuvarlak olduğunu öğreten , popülaritesi tavan yapmış çizgi film bu idi. Ender arkadaşımızın da en sevdiği çizgi film buydu. Tsubasa Nankatsu takımının kaptanıydı, kalecileri Wakabayaşi ile çocuk liginde şampiyonluğa oynarlardı. Saha koş koş bitmezdi, futbolcular koştukça dünyanın yuvarlak olduğu ispatlanırdı. Bunlar da fizik kurallarına aykırı vuruşlar yapar, top korkunç bir hızla kaleye gider, kaleci topa direnç göstererek durdurmaya çalışır ama topla beraber gol olurdu. Bir keresinde çok iddialı bir kaleciye karşı oynuyordu Tsubasa, seyirciler bu kalecinin hiç gol yemediğinden dem vuruyorlardı ki kalecide de acayip bir kendine güven vardı, Tsubasa meşhur vuruşu ile topu kaleye yollamış, herkes gol olacağını beklerken kaleci topu inanılmaz bir refleksle çelmiş, top kornere çıkmıştı ve kaleciden kendine olan güveninden dolayı şu yaran cümle gelmişti: "kahretsin sadece kornere çelebildim!"

GOL (STRIKER)


Japon futbol çizgi filmleri ekolünden izlediğimiz ikinci çizgi Gol idi. Bunun kahramanı Benjamin diye İtalyan-Japon kırması bir çocuktu. Bu çizgi filmin en önemli özelliği, sürekli Tsubasa ile karıştırılan , maagnuum vuruuşuu, aakuulee vuruşuuu, cart vuruşu, curt vuruşu teknikleri idi, kahramanlarımız magnum vuruşu diye bağırır, sonra bacaklarını anatomiye tamamen aykırı şekilde havaya kaldırıp, zavallı topa bi tane geçirirlerdi. Top topluktan çıkar, şirazesi kayar, yamulur, bir elips haline gelerek ağları delerdi. Sayısız Türk çocuğu mahalle maçında bu vuruşları yapayım derken pantolonlarını yırtmış, bacaklarını ayırmışlardır.

PEPEN'İN BALONU


Bu aslında çizgi olmasa da hepimiz uykudan önce Pepen'i izlemiştik. Bu Pepen bir boruyu üfürünce oyuncak maymun, karga, kızıl saçlı kız birden balonun içine girip uçarak bir yerlere gider, maceralar yaşardı. Karga "hey Pepen uçur bizi haydi" derdi, maymunun da "üzüntü ve muz kabuğu" lafı klasik olmuştur. Varsan baksan Yakari kadar embesil, uyutucu birşeydi.

KUMKUM


En eski çizgi filmlerdendi, sevgili Gaye arkadaşım bunun özellikle hastasıydı. Hatta en baştan beri siteye Kumkum'u koymadık diye bize kızmıştı kulakları çınlasın! Kumkum taşdevrinde yaşayan bir gurup çocuğun maceralarını anlatırdı.Bunlar dağ başında yaşar, başlarını düzenli olarak belaya sokarlardı. O zamanlar İstanbul'da Kumkum çocuk mağazası bile açılmıştı.

Pazartesi, Nisan 17, 2006

BİBERLEYELİM


İşte bizim kuşağın en çok seyrettiği, herkesin ezbere bildiği, hepimize "biraz biberleyelim çocuklar" lafını öğretmiş çizgi film bu idi. TRT bunu her iki program arasında, her boşlukta, her fırsatta gösterir, biz de her seferinde izlerdik. Bir müzeye kaldırılmış beyzbol topunun hatıralarını anlatıyordu. Bu top oradan oraya gidiyor, stadyumda oyuncular "haydi biraz biberleyelim çocuklar" diyerek topu atıp tutuyorlardı. En sonunda meşhur bir oyuncu buna bir tane geçirip stadyum dışına yolluyor, o tarihten sonra bizimki müzelik oluyordu. Filmin sonunda da kameraya kıçını dönüp meşhur oyuncunun imzasını gösterirdi. Bu "biberliyelim"i herhalde hatırlamayan yoktur, hepimizin beyninde yer etmiş efsanevi bir çizgi filmdi.

SPACE ADVENTURE COBRA


Bu aslında oldukça eski bir manga iken animesi yapılmış, Show Tv de bunu alıp yayınlamıştı. Sarışın ve de yakışıklı kahramanımızın sol kolu silahtı, bu kolunu çıkartır, lazer kılıcıyla önüne geleni doğrardı. Kırmızı taytlarıyla bir ekoldü. Ayrıca çok seksi bir yardımcısı da vardı bunun. Hakettiği yerlere gelememiş bir anime klasiği idi bu çizgi dizi. Sonunda ne oldu bilemiyorum.

G.I. JOE


Uzun süre TRT'de hafta içi akşamları yayınlanmış bir çizgi filmdi. Bir grup Amerikan askerinin Kobra kumandana karşı mücadelesini anlatırdı. Bunların her biri kendi özgü bir tip olup çeşit çeşit özellikleri olurdu. Kobra kumandan bir örnek giyimli askerleriyle insana Darth Vader'i anımsatırdı. Ben bu Joe'lardan Flint'in hastasıydım, onun aşkına her bölümünü izlerdim GI Joe'nun. Ama birgün bunun elemanları değişti, bir grup başka askerin maceraları başladı, ben de seyretmeyi bıraktım. Bunun oyuncakları da deli gibi ortalığı sarmıştı, ben de yan gözle bakardım Flint'in oyuncağı var mı diye ortamlarda.

MUPPET BEBEKLERİ


Herkesin bayıldığı çılgın Muppet Show karakterlerinin bebekliklerini anlatan bir çizgi diziydi, yaz tatili sırasında seyretmiştik biz bunu. Kermit ve Piggy'nin ufaklık halleri ne kadar şeker olursa olsun, o gecelik entarisi ve fırfırlı bonesiyle Animal hepsinin feriştahı idi. Şirinlik muskası olmakta onun eline hiçbiri su dökemezdi. Bu Muppet veletleri mütemadiyen yaramazlık eder, olmadık olaylara bulaşır, sonunda tabii işin içinden sıyrılırlardı.

VÜCUDUMUZU TANIYALIM


İnsan vücudu içinde geçen çok enteresan bir çizgi filmdi. Burada en unutamadığım şey akyuvarlardı. Nerede vukuat olsa akyuvarlar koşarak yetişir, yarayı tamir etmeye, pıhtılaşarak kanamayı durdurmaya çalışırlardı. Vücudun içinde ufolarla gezen tipler vardı. Olayları da anlatan sakallı yaşlı bir dede idi. Herhalde gelmiş geçmiş en öğretici çizgi film buydu. Bundan sonra şımarık sarışın kızların maceraları başladı ve bir daha hiç böylesi bir çizgi film yayınlanmadı.

MONÇİÇİLER


Nilgün arkadaşımızın en sevdiği çizgi filmdi. Bunlar minicik, yüzleri hariç her yerleri tüylerle kaplı maymundan bozma şirin yaratıklardi. Bulutların üstünde Monçiçiya diye bir ülkede yaşıyorlardı. Bunların tüm derdi yaşadıklari ağaçların dallarına kuyruklarıyla tutunup daldan dala atlamaktı. Her zaman mutluydular, öyle çocuğun okul taksidi, vergi iade formu gibi dertleri yoktu. Sanki çok eskiden bende bu tipten bir oyuncak vardı, çünkü oyuncağını çizgisinden daha çok hatırlıyorum. Bunların da Şirinler gibi dedesi, güzeli, muciti vb. var oğlu vardı, ama Şirinler'den daha eskidir.

AFACAN AYILAR


Bunları ilk çıkartmaların, kartpostalların falan üzerinde tanımıştık. Sevgi böcüğüydüler. Bulutların üzerinde yaşayan pek pofuduk şeylerdi. Herbirinin göğsünde özelliğini gösteren bir sembol bulunurdu. Hayatta tek dertleri derdi olana yardım etmekti.